Tarihsel Temeller
Program geliştirme çalışmalarında bundan önceki program geliştirme anlayışları ve modelleri hakkında bilgi sahibi olmak, daha iyisini ortaya koymak açısından yararlı olur.
Geçmişin deneyim ve anlayışları, program geliştirme çalışmalarına temel oluşturur ve ışık tutar. Franklin Bobbit’in 1918 yılında, Amerika Birleşik Devletlerinde yazdığı ‘’Eğitim Programı’’ adlı kitap, program geliştirme alanının miladı olarak kabul edilir. Ancak, söz konusu kitabın yazıldığı 1918 yılına kadar, dünyanın eğitim programı kavramına uzak olduğunu söylemek de mümkün değildir. Sokrates ve Platon döneminde (MÖ 5. yy.), askeri nitelikli eğitimin azaltılarak estetik eğitime yer verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Ortaçağ Dönemi’nde eğitim programları Hıristiyanlığın etkisi altında kalmıştır. Amerika Birleşik Devletlerinde 18. Yy. da Harvard, Columbia gibi üniversitelerde klasik eğitim zayıflatılarak özgür araştırmalara yer verilmeye başlanmıştır. Bu değişim, 19. yy. da da devam etmiş, fen ve matematik bilimlerinin okuldaki ağırlıkları dini derslerin üzerine çıkmıştır. Bu değişim, modern eğitim programının temelinin Bobbit tarafından 20. yy’ın başında atılmasına kadar sürmüştür.
Ralph Tyler’in 1949 yılında yayımlanan ‘’Eğitim Programı ve Öğretimin Temel İlkeleri’’ adlı eseri de bu alandaki önemli yapıtlardan biridir.
Hilda Taba, 1962 yılında bilim dünyasına sunduğu “Program Geliştirme: Kuram ve Uygulama” kitabı ile Tyler’in önemli bir izleyeni olmuştur. İsviçreli Pestallozzi, 19 yy’da yaptığı çalışmalarla, çocuğun doğal gelişimine uygun biçimde düzenlenen ilkokulların başlangıcına Avrupa’da önayak olan kişidir. Alman eğitimci Froebel ise okul çağının 3-4 yaş düzeyinde başlaması gerektiğini ifade ederek, anaokullarının temelini atmıştır. Alman bilim adamı Herbertde, eğitimin temelini bilgi ve ahlakın oluşturduğunu, bilimsel bilgiler her düzeyde öğrencilere verilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Türkiye’de program geliştirme tarihi açısından önemli olabilecek gelişmeler, 3 Mart 1924 tarihinde çıkarılan Tevhid-i Tedrisat (öğretim birliği) yasası ile ülkenin tüm eğitim kurumlarının Maarif Vekâleti (Bugünkü Milli Eğitim Bakanlığı) bünyesi altında toplanmasıyla başlatılabilir. Günümüzde ilköğretimin zorunlu olması, bu yasaya uygun düşerken; çeşitli vakıfların okul açmaları ve farklı dillerde öğretim yapan özel okulların yaygınlaşması öğretim birliğine aykırı uygulamalardandır. Böylelikle Milli Eğitim Bakanlığı bu düzeydeki eğitim kurumlarını kontrol ve denetim altına almıştır. Özetle Tevhid-i Tedrisat ile eğitim ve öğretimde birlik sağlanmış ve tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmıştır. Bu kanunla:
- Tüm eğitim kurumları tek bir çatı altında toplanmıştır.
- Eğitimin zorunlu ve parasız olduğu belirtilmiştir.
- Din eğitiminin devletin gözetiminde yapılması kararlaştırılmıştır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında (1924) yurdumuza davet edilen John Dewey, ülkemiz eğitim sistemi üzerine bir rapor hazırlamış ve çeşitli eğitim programlarının geliştirilmesine katkı sağlamıştır. J. Dewey 1924 yılında Atatürk’ün davetiyle Türkiye’ye eğitim sistemini incelemek üzere gelmiştir. Cumhuriyetin ilanı ile yeniden yapılanma sürecine hızlı bir şekilde ülkemizde eğitim sisteminin de reform içerisinde olduğu yıllarda yapılan bu ziyarette eğitim sistemine dair görüş ve önerilerini J. Dewey’den raporlaştırması istenmiştir. Bu bağlamda yaklaşık 2 ay süren ziyaret sonrasında hazırlanan raporda şu konular yer almıştır. Türkiye’nin cumhuriyetle gelen yeniden yapılanma sürecinde eğitimde reform çabası içerisinde bulunduğu, ancak Türkiye’de eğitim sisteminde “ aşırı merkezileşme” çabalarının maarif vekâleti (Milli Eğitim Bakanlığı) ile kurulmaya çalıştığı bu durumun reformları olumsuz etkilediği ifade edilmiştir. Ayrıca, kırsal alanlarda ihtiyaç duyulan köy enstitülerinin kurulması ve yaygınlaştırılması için benzer bir sistemi önermiş ve daha sonra hayat bulacak bu yapıya yön vermiştir. Bununla birlikte J.Dewey’in hazırladığı raporla ilköğretim programlarının geliştirilmesine de yön vermiştir. Bununla birlikte J.Dewey’in hazırladığı raporla ilköğretim programlarının geliştirilmesine de ağırlık verilmiştir. Bunun yanında 1961 yılında 222 sayılı İlköğretim Kanunu programlarının değerlendirilmesi ve geliştirilmesini zorunlu hâle getirmiştir. 222 sayılı İlköğretim Temel Kanunu (1961): 1. İlköğretimin hangi dönemi kapsadığını, 2. Eğitimin içeriğini (kapsamını), 3. Eğitim kurumlarının yapı ve işleyişini kısaca ilköğretimin yapısını düzenleyen kanundur.
1962 yılında toplanan VII. Milli Eğitim Şûrası’nda ise önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Şûra’da programların günün gerçekleri ve ihtiyaçları dikkate alınarak düzenlenmesi, programların geliştirilmesine bağlı olarak ders ve kaynak kitapların hazırlanması, öğretmenlerin yeni programların gereklerine uygun olarak yetiştirilmesi, hazırlanan program tasarılarının 2 yıl süreyle denemesi ve deneme pogromlarının geliştirilerek bütün yurt çapında uygulanması konuları ele alınmıştır. Bu bağlamda, hazırlanan taslak ilkokul programı 13 ilde daha sonra deneme alanı genişletilerek 5 yıl boyunca her dilde bulunan deneme okullarında uygulanmıştır. Bu tasarı, daha sonra program geliştirme komiteleri tarafından; aksiyon araştırmaları, alan çalışmaları, inceleme, seminer, kurs ve teftiş yoluyla çalışmalar yaparak yürütülmüş, daha sonra 120 il temsilcisiyle yapılan çalışmalarla değerlendirilerek gerekli değişiklikler yapılmış ve 1968-1969 öğretim yılında uygulamaya geçmiştir. (1968 programı) Uygulama sırasında da aksaklıklar giderilmiştir.
NOT: Türkiye’de, 1950 yılına kadar dersler ve konular listesi anlamında kullanılan Müfredat programı yerini eğitim programı kavramına bırakmıştır. “Eğitim Programı” karşılığı olarak kullanılan “Müfredat” kavramı, sadece konular listesi anlamındadır ve bütünüyle eğitim programını karşılamaz.