Dil Bilimi

Genel Dil Bilimi Notları

Genel Dil Bilimi Notları

Dilbilim, dil yetisinin ve doğal dillerin bilimsel incelenmesidir. Dillerin karşılaştırılmalı ve tarihsel incelemelerini, dillerin yapılarının eşzamanlı düzenlemesini ve daha bir çok konuyu içeren geniş bir alandır.

ORTAYA ÇIKIŞI

İlk kez Sassure, dilin iç ve eş zamanlı yapısını incelemeyi önererek günümüz dilbilim temellerini atmıştır. Sassure’ den sonra dilin göstergesel işlevleri konusunda iki görüş belirmiştir:

İşlevsel dilbilim                        :      sesbilim

Üretici dönüşümsel dilbilgisi:      sözdizim

DİL BİLİMİN GÖREVLERİ

Dilbilimin temel görevi dilin betimlemesini yapmaktır. Bir dilbilimci bütün ilgisini doğal dillerin betimlenme yolları, bu dillerin işleyişi ve yapısı konusundaki incelemelere vermiştir.

Bir dilsel topluluğa ait bireylerin zihinlerindeki ortak özelliği etraflı bir biçimde tanıtmaya çalışır.

DİLBİLİM VE FİLOLOJİ

Bu iki kavram birbirinden farklıdır. Filoloji çok daha eski Rönesans döneminde ortaya çıkmış bilimlerden biridir. Filoloji eski metinleri inceler. Filoloji eski metinleri incelemekle kalmaz, onları yeniden oluşturmaya da çalışır.

DİLBİLİM VE FİLOLOJİ

Dilbilim metinleri değil de dili ‘kendisi için’ amaçlayan bir anlama sahiptir; başka bir deyişle dilbilim dili anlamaya ve onu somut bir nesne gibi incelemeye çaba gösterir.

Dili bir sistem olarak gören ve niteliğini, yapısını, birimlerini ve dönüşümlerini inceleyen bilim dalıdır.

DİLBİLİM TARİHİ

Dünyada konuşulan dillerin en eskisinin hangisi olduğu konusunda M.Ö. VII. yüzyılda Mısır hükümdarı PSAMMETlK tarafından bir deney yapıldığı nakledilmektedir. Yeryüzünde dili ele alan çalışmaların bilinen en eskileri Eski Hint’e ve Eski Yunan’a kadar uzanır. Dil konusuna ve dilin işlenmesine yönelmede temel etkenlerden en önemlisi dindir. Dualara ve dinle ilgili metinlere gösterilen özenin dil çalışmalarını kamçıladığını söyleyebiliriz.

Hindistan yarımadasında, kutsal veda metinlerinin yazılı olduğu Sanskrit dili, üzerine en önemli yapıt, hintli dilbilgisi uzmanı Panini’nin sutra’lardan (kısa ve özlü kural) oluşan dilbilgisi kitabıdır (M.Ö. 5.yy).

Eski Hint’te vedaların yanlış veya hatalı okunmasının saptanması gibi etkenler dil çalışmalarının gerekliliğini ortaya koymuştur. Eski Yunan’da, M.Ö. VI. yüzyıldan başlayarak dilbilgisi, dilbilim ve bugünkü dil felsefesinin çerçevesi içinde gördüğümüz konular incelemeler ve tartışmalarla aydınlatılmaya çalışılmıştır.

Dilciliğin doğu dünyasında da önemli ilerlemeler kaydettiği ve seçkin temsilcileri olduğu göze çarpar.

1. yüzyılda Karahanlı Türkleri arasında yetişen KÂŞGARLI MAHMUT, bugünkü ölçülerimize göre de çok değerli bir Türkolog ve iyi bir sözcük bilimciydi. Divanü Lûgat-it-Türk’ün değeri yalnızca, o günün Türkçesi üzerinde bize sunduğu bilgilerden gelmiyordu.

Kitabının geniş çerçevesi içinde KÂŞGARLI MAHMUT, Karahan lehçesi ve öteki Türk lehçelerinin söz gereçlerini ve kurallarını titizce düzenlemekle kalmamış, onu örneklerle canlandırmıştır.

DİL OKULLARI

1. Asırda dil bilimi  çeşitli akımlar (cereyanlar) şeklinde gelişmeye başlamıştır. Bu asırda yalnız Avrupa’da değil, dünyanın başka kıtalarında ve Amerika’da da dil bilimi süratli bir şekilde gelişmeye başlamış ve bu ülkelerde yeni  akımlar ve bu akımlara bağlı  dil okulları kurulmuştur.

İlginizi çekebilir:
Dilcilikte Yapısalcılık (Strukturalizm) Akımı

YAPISAL SOSYOLOJİ AKIMI 

1. yüzyılda gelişen önemli akımlardan birisi Yapısal sosyoloji akımıdır. Bu akımların ortaya çıkmasında ünlü İsviçreli dil bilimci, Ferdinand De Saussure’ün büyük etkisi olmuştur. Onun dil ile ilgili görüşleri bir çok akımların ve okulların temelini oluşturmuştur. Ferdinand De Saussure (1857-1913) XX. asır dilciliğinin en büyük simalarındandır.

FERDINAND DE SAUSSURE

(1857-1913) XX. asır dilciliğinin en büyük simalarındandır. Saussure 1906-1912 yıllarında Cenevre Üniversitesi’nde “Genel Dil bilimi Kursları” derslerini anlatmıştır.

“Genel Dil bilimi Dersleri” yayınlandığı zamandan itibaren bilginlerin dikkatini çekmiş ve dilcilikte büyük bir olay olarak karşılanmıştır. Dilcilik ilminin temel niteliklerini ortaya koyduğu ve bu bilim dalının sınırlarını çizdiği için temel bir başvuru kitabı olmuştur. Saussure’e kadar dilcilerin bir çoğu dile mantık, psikoloji, fizyoloji bilimlerinin yöntemleriyle yaklaşıyorlardı. Bundan dolayı  dil bilimi  bağımsız bir bilim haline gelemiyordu.

FİKİRLERİ:

  1. İşaret “Gösterge” (Signe) Teorisi:

Ferdinand De  Saussure, dili açıklarken işaret kavramından yola çıkar. O:”Dil işaretler sisteminden ibarettir” demiştir. Saussure’e göre bir dil işareti “kavram” ve “ses imajı”nın birleşmesinden doğar.

  1. Sistem Olarak Dil:

Ferdinand Saussure’e göre dil, bir sistemdir.  O, dilin karmaşık bir yapıya sahip olduğunu göstermiş ve onun bir sistem olarak kavranması gerektiğini söylemiştir. Saussure’ün dilin  bir sistem olarak değerlendirilmesi gerektiği fikrini ileri sürmesi, onun XX. asır dilciliğine yaptığı en büyük katkı olarak değerlendirilmektedir.

  1. Dil ve Konuşma İlişkileri: (Bildirişim)

Saussure, ikinci olarak dil bilimi alanında dil ve söz karşıtlığını ortaya koymuş, bu iki kavramın farklarını göstermiştir.

Söz  ile  dil arasındaki farklılıklar: Saussure, konuşmanın ferdi, dilin ise topluma ait olduğunu söylemiştir. Bu fikre göre dil bütünüyle bu veya başka bir kişide mevcut değildir. Dil bütün olarak o dili konuşanların konuşmalarının toplamından ibarettir.

Söz ile dilin ilişkisi: Saussure’nin teorilerinde konuşma ile dil arasındaki farklılıkları gösterdiği gibi konuşma ile dil arasında sıkı bir ilişkinin bulunduğuna da dikkat çekmiştir. Ona göre dil ve konuşma iletişimin iki ayrı koludur. Bunlar, birbirleriyle sıkı bir birliktelik içindeler; biri diğeri için önemlidir. Dil için konuşma, konuşma için dil zaruridir. Saussure dile göre konuşmanın daha eski olduğu düşüncesindedir.

  1. Sinkronizm ve Diakronizm:

Ferdinand De Saussure’e göre dil iki yönden araştırılabilir: Şu an bulunduğu durumuyla veya tarihi gelişimine göre. Bunlardan birincisine Eş zamancılık, ikincisine art zamancılık denir. Bu görüşe uygun olarak Saussure, dilciliği iki alana ayırır ve bunlarda eş zamanlı dilciliğe üstünlük verir. O, bu iki alanı birbirinden tam olarak ayırmamış; her iki alan arasında ilişki bulunduğunu göstermiştir.

DİLBİLİM OKULLARI

DİLCİLİKTE SOSYOLOGİZM:

1.  asrın önemli dilcilik akımlarından biri de sosyologizmdir. Saussure’e bağlanan bu akımla dil sosyolojinin bir alt dalı olur. Bu akım insan dilinin sosyolojik olaylara bağlı olarak incelenmesi görüşünü ileri sürer. A. Meye, J. Vandriyes, A. Seşe, Ş. Balli sosyoloji cereyanının önde gelen isimleridir.

İlginizi çekebilir:
Gönderim Ögeleri - Ayrıntılı Anlatım

Sosyologizm akımının Cenevre ve Paris dilcilik okulları olmak üzere iki okulu vardır.

1.  CENEVRE DİL OKULU

Ferdinand De Saussure’un görüşlerine dayanan bu okulun üyeleri. A. Seşe ve S. Balli idi.

A.Seşe (Sechehaye): Saussure’un talebesidir. O, 1927 senesinde “Umumi lingustik Cenevre Okulu” adlı makalesiyle tanınmıştır. Adından da anlaşıldığı üzere makale Cenevre okulundan bahseder. A.Seşe, genelde söz dizimi  ile ilgilenmiş, ilmî araştırmalarını daha çok bu konu üzerinde yapmıştır.

Şarl Balli: (Bally, 1865-1947), Cenevre Dilcilik Okulu’nun önde gelenlerindendir. O, her zaman hocası Saussure’ün görüşlerine sadık kalmıştır.

2. PARİS DİL OKULU

Bu okulun en önde gelen temsilcileri Antoine Meillet ve onun talebesi J. Vandriyes’tir.

Antoine Meillet, (1866-1936): 1. asır Fransa dilciliğinin başkanı olan Antoine Meillet, XIX.Asrın sonlarında ilmi araştırmalara başlamıştır. 1906 yılında Paris dilcilik akımının başkanı ve bu kurumun bülteninin redaktörü olmuştur.

J.Vandriyes: Dilcilikte sosyologizm akımının en önemli simalarındandır. O, klasik diller dalında uzmanlaşmıştır. O’nun Kelt diline dair araştırmaları vardır. J.Vandriyes, genel dilcilik problemleriyle çok ilgilenmiş ve bu alanda bir çok ilmi bildiriler yayınlamıştır. onun “Dil” adlı eserinde dilciliğin  önemli problemleri ele alınmıştır.

3. DİLCİLİKTE YAPISALCILIK (STRUKTURALİZM):

Dilcilikteki  yapısalcılık akımı, Psikoloji ve “Genç gramerciler” akımlarına karşı ortaya çıkmıştır. Daha 1870 yılında Bodyen’de Kurtene kendisinin iki ünlü görüşüyle, Dilin sistematiği ve Fonem nazariyesiyle yapısalcılık akımının teşekkülünde önemli bir rol oynamıştır. 1879 yılında Saussure, dil olgularına yapı yönünden yaklaşılması gerektiğini göstermiştir.

1. yüzyılın, dokuz yüz yirmili yıllarında, dilcilik bilimi Saussure’un  temel tezleriyle gelişti. Onun tezlerinin çoğu genel bir karakter taşımaktaydı. Bunlar,  genel bir dil teorisi oluşturuyordu. Fakat bu tezlerde, karanlık kalan meseleler de vardı. Saussure’ün bazı tezlerinde ortaya çıkan  kusurlar, onun görüşlerinin farklı yorumlanmasına ve dil biliminde farklı  ilmî okulların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Dilcilikte yapısalcılık akımının başlıca üç okulu vardır:

1. PRAG DİL OKULU

Bu okul Saussure’ün fikirlerinin tesirinde kalan ünlü Çek dilci Vilem Mateziusun (1882-1945) tarafından kurulmuştur.  Diğer dil okullarına örneklik teşkil etmiştir. Prag dilcilik okulunun programının temelini “sistem” ve “fonksiyon” düşünceleri (kavramları) oluşturur. Fonksiyon  düşüncesi Prag okulu dilcilerinin  düşünce sisteminin esasını teşkil ediyordu.

2. KOPENHAG DİL OKULU

Danimarka dilcilerinden Vigo Brondal (1887-1942), H. Uldal (1907-1957), Lui Yelmislev (2899-2965) Kopenhag dilcilik derneğinin kurucularıdır.

Kopenhag dilcileri ses bilimi (fonoloji) ve dilin yapısı meseleleri üzerinde çalışmışlardır. Onlar Prag okulu dilcilerin fonoloji teorisine karşı çıkmışlardır.

3. AMERİKAN YAPISALCILIK OKULU

Amerika dilciliği XX. yüzyılın ilk yarısında çeşitli okulların, derneklerin ve düşüncelerin toplamı gibi görünüyordu. Deskriptivizm (Tasvircilik) bunların arasında en önde gelenlerindendi. Deskriptif dilcilik yapısalcılığın bir koludur. Bu dilcilik okulu, yapısalcılık prensiplerine dayanıyordu. Bu okulun kurucularından biri Frans Boas’tır. Diğer önemli temsilcisi Edward Sapir’dir. Dilci ve antropologtur.

FERDİNAND DE SAUSSURE: Dil bir kâğıda da benzetilebilir: Düşünce kâğıdın ön yüzü, ses ise arka yüzüdür. Kâğıdın ön yüzünü kestiniz mi, ister istemez arka yüzünü de kesmiş olursunuz. Dilde de durum aynı: Ne ses düşünceden ayrılabilir ne de düşünce sesten.

İlginizi çekebilir:
Prag Yapısalcılık Okulu (Fonksiyonel Dilcilik)

Dil, bir toplumun üyelerinin etkin konuşmalarıyla doldurulan bir veritabanıdır. [Aynı zamanda] her beyinde potansiyel olarak var olan ya da bireylerin bir grubunun beyninde daha özel olarak bulunan bir dil bilgisel sistemdir. Dil, herhangi bir konuşucu tarafından tamamlanmamıştır, aksine kesin biçimde ortak (kollektif) olarak vardır.

EDWARD SAPİR:  Dil, yalnızca insana özgü olan; düşüncelerin, duyguların ve isteklerin, istençle (irade göstererek) üretilmiş semboller kullanarak iletilmesini sağlayan ve içgüdüsel olmayan bir yöntemdir.”

“Dil, aslında kültürel ya da sosyal bir üründür ve öyle anlaşılmalıdır.”

NOAM CHOMSKY: “Bir dil, her biri sonlu uzunlukta ve sonlu bir üyeler kümesinde oluşturulan (sonlu ya da sonsuz) cümleler kümesidir.”

“Dil yetisi insanlara özgü bir yetidir. Tüm insanlarda var olan ve başkalarında var olmayan, benzersiz, basit girdilerle zengin ve karmaşık dilleri ortaya çıkartabilen bir yeti. Bu şekilde gelişen dil, bizim ortak biyolojik doğamız doğrultusunda belirlenmiştir, düşünce ve kavrayışa derin bir biçimde nüfuz eder ve doğamızın temel bir bölümünü oluşturur.”

ANDRÉ MARTİNET: “Bir dil, insan deneyiminin her toplulukta değişik biçimde, anlamsal bir içerik ve sessel bir anlatımla donanmış birimler, yani anlam birimler biçiminde ayrıştırılmasını sağlayan bir bildirişim aracıdır; bu sessel anlatım da, öz niteliği ve karşılıklı bağıntıları bir dilden öbürüne değişiklik gösteren, her dilde belli sayıda olan ayırıcı ve ardışık birimler, yani ses birimler biçiminde eklemlenir…”  (puzzle).

MICHAEL HALLIDAY: “Dil, bir ihtimaller dizisidir… Dil, konuşucunun bilincinin iç dünyasını da içine alan gerçek dünya deneyimlerinden oluşan içeriğin ifade edilmesini sağlar. [fikri ya da kavramsal işlev]…”

“Dil, [insanın] sosyal ilişkiler kurmasını ve bunu sürdürebilmesini sağlar. [insanlar arası işlev]…. Son olarak dil, kendisiyle ve kullanılan durumlardaki özelliklerle bağlantılar yapılmasını sağlar. [metinsel işlev].”

MUHARREM ERGİN: “Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıta, kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimaî bir müessesedir.”

TAHSİN BANGUOĞLU “Dil insanların meramlarını anlatmak için kullandıkları bir sesli işaretler sistemidir. Elle, başla, gözle, kaşla işaretleryaparak da bazı duygularımızı, düşünce ve dileklerimizi anlatırız. Fakat en mükemmel anlatma vasıtamız dildir. Konuşma kişi oğluna vergi olan ve insanı hayvandan ayıran bir yüksek işleyiştir.”

“İnsan konuşma yeteneği ile doğar. Fakat dil doğuştan bilinmez. Çocuk içinde yaşadığı topluluğun dilini, anadilini uzun bir çıraklık devresi süresince öğrenir. Aslında her dil bir insanlar topluluğu arasında binyıllar boyunca gelişerek meydana gelmiş bir sosyal kurumdur.”

Kaynaklar: wikipedia, Açıköğretim Edebiyat Ders Kitabı, internet

 

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu